Sezon öncesi görüşlerini gazetemize anlatan Amatör ve Sportif Olta Balıkçılığı Federasyonu (ASOF) Yönetim Kurulu Başkanı Serkan İnanç, sürdürülebilirlik konuları hakkında da açıklamalarda bulundu.
1 Eylül itibarıyla av yasağı kalkacak ve balıkçılar “Vira Bismillah” diyerek ağlarını denize atacak.
“BALIKÇILIKTA GEÇMİŞE BAKILDIĞI ZAMAN İŞLER İYİ GİTMİYOR”
Yeni sezon 1 Eylül 2023 günü açılacağını hatırlatan İnanç “Öncelikle, geçimini ticari balıkçılıktan sağlayan tüm vatandaşlarımıza hayırlı bir sezon olmasını dilerim.
Üç tarafı dört farklı özellik barındıran denizlerle çevrili olan ülkemizde binlerce kişinin geçimini sağladığı balıkçılık sektöründe geçmişe bakıldığı zaman işler pekte iyi gitmiyor ama inşallah bu sezon umdukları gibi bol ve bereketli bir sezon geçirilir. Sürdürülebilirliğin sağlanması için görevli olan ilgili kurumlara ve personellerine de yeni sezonda kolaylıklar diliyorum.
Biz doğa aşığı olta balıkçıları olarak yeni sezonun, geçimini bu işten sağlayanlar açısından öncelikle bereketli, kazasız, kurallara uyulan, kaynakların gözetildiği güzel bir sezon ve elbette ki hayırlı olmasını dileriz.” dedi.
“AKARYAKIT FİYATLARINDAKİ ARTIŞ BALIKÇIYI ETKİLEYECEKTİR”
İnanç yeni sezon ile ilgili beklentilerini ise şu sözlerle ifade etti:
Tahminlerime göre arz ve talep dengesine bağlı olarak fiyatının belirlendiği su ürünleri artan maliyetler sebebiyle bu sezon tüketicinin elini yakacak gibi görünüyor.
Özellikle akaryakıt fiyatlarındaki artış balıkçıyı da tüketiciyi de etkileyecektir. Geçmiş yılların istatistiklerine bakıldığı zaman görüleceği üzere su ürünleri kaynaklarımız tüm denizleri etkileyen kirlilik ve iklimsel değişiklikler gibi bazı faktörlerin yanı sıra özellikle kural dışı avcılık, yeterli ve etkin olmayan denetim ve caydırıcılığı kalmayan yaptırımlar nedeniyle her geçen yıl biraz daha azalmaktadır. Bu doğrultuda kaynaklar üzerindeki paylaşım kaygısı ve kavgası ise giderek büyümektedir.
“BALIKÇILIK BAZISI İÇİN HOBİ BAZISI İÇİN GEÇİM KAYNAĞI”
Balıkçılığın bazıları için bir hobi, bazıları için bir geçim kaynağı olduğunu söyleyen İnanç “Elbette ki balık her bir parçası ile faydalı bir besin kaynağı ve ülkemizde de çok rağbet görmektedir.
Balıkçılık her ne kadar biz olta balıkçıları için ticari bir kaygı olmayıp spor ve dinlence amacı ile yapılan bir faaliyet olsa da ASOF olarak balıkçılığın korunması, kurallara uyumun gerektiğince denetlenmesi ve sürdürülebilirliğin sağlanması açısından ilgili kurumlarla işbirliği içerisinde sürekli destek ve emek veriyoruz. Bu sebepten dolayı da gönlümüz bütün paydaşlarla ortak balıkçılık yönetimi kurulmasından yanadır.
Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (SÜR-KOOP) başta olmak üzere ticari balıkçılık sektörü ile sürekli istişare halindeyiz. Aynı avlakları kullanan biz amatör ve sportif balıkçılardan endüstriyel ve küçük ölçekli balıkçılarına kadar her bir paydaşın aynı masada olarak sorunlarımızı ve çözüm önerilerimizi ilgili bakanlığa hep birlikte iletmek arzusundayız. En son Temmuz ayı başında balıkçılık ve su ürünleri sektörünün sorunlarını tespit etmek üzere TBMM Genel Kurulu’nda görüşülüp Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına karar verilmişti. Bu durum aslında tamda bizim istediğimiz bir çalışmaydı ve içerisinde yer alıyor, görüş ve önerilerimizi sunuyoruz.” diye konuştu
“BALIKÇILIK İÇİN SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜZEN OLUŞTURMAK ŞART”
İnanç, sürdürülebilir balıkçılık hakkında ise şu sözlere yer verdi:
“Öncelikle koruma ve kontrolün tam ve doğru yapılmadığını, yaptırımların caydırıcı olmaktan çok uzak olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Görüyoruz ki Tarım ve Orman Bakanlığı personeli ile bu iş bir yere kadar gidiyor.
Özellikle eğitimli, arkasında durulan ve desteklenen, uygunsuzluğa sessiz kalmayan etkili denetmenler gerekli. Denizde ve iç sularda denetimlerin arttırılabilmesi için eğitimli personel sayısının artırılması, büyük tahribatlara yol açan ve sürdürülebilirliği sıkıntıya sokan durumların engellenmesine öncelik verilmesi şart. Tabi ki sıkıntılı durumlarda da onlara sahip çıkacak, her durumda arkalarında durup onları destekleyecek bir üst yönetim gerekmektedir.
Ayrıca belediyelerin acilen bu işe eğitim verilmiş zabıta kanalıyla destek vermesi bir diğer gerekliliktir. Bu bölgelerde görev yapan polis ve asker gibi kolluk kuvvetleri personellerinin de balıkçılık konusunda olabildiğince eğitilmesi ve görevlendirilmesi gerekli. Zaten bu saydıklarım 1380 Sayılı Su Ürünleri Kanunu’muzda da görevlendirilmiş olmasına rağmen uygulamada pekte görülmemektedirler.
Mesela bizim ülkemizde halen derinlik sorunu var. Başka ülkelerde 30 metrelerde avcılığa müsaade edilirken bizim ülkemizde halen 18 metre derinliği bulan atıyor ağını. Ellerinden gelse sahilde gezenleri ya da olta ile balıkçılık yapanları saracaklar ağları ile.
Sahil boylarında gözlemliyoruz. Herkes ticari balıkçı olmuş. Emekli olan, aldığı ücret yetersiz kalan herkes “Ben de balıkçılık yapacağım” diyerek gidiyor İlçe Tarım Müdürlüğü’ne. Üç kuruş para, bir vesikalık resim verip alıyor ticari avcılık için gereken sarı belgeyi ve atıyor ağını denize.
Bunun da acil olarak düzenlenmesi lazım.
Kazançtan vergi, BAĞ-KUR ve SSK hak getire.
Ne soran var ne de takip eden.
Kısa da olsa bir eğitim sonrasında verilecek olan bu ticari amaçlı belge, geçimini balıkçılıktan sağladığını belgeleyemeyen kişilere asla verilmemelidir. Aynı durum amatör balıkçılık içinde geçerlidir. Eğitim ve sonrasında belge verilmesi ve belge olmadan amatör balıkçılık yapılmamasını Bakanlıkta, TBMM’de yer aldığımız toplantı ve komisyonlarda defalarca dile getirmiş bulunmaktayız.
Ülkemizde 50 kilogram ve daha az miktardaki su ürünleri için nakil belgesi aranmıyor. Yani kimse size bu balığı nereden aldın da nereye götürüyorsun diyemiyor. Geçmişte iyi niyetle düşünülmüş olsa da günümüz şartlarına göre çok saçma bir kuraldır bu.
Denizlerimizin bazı bölgeleri önce zararları nedeniyle yasaklanan ve daha sonra anlamsız gerekçelerle serbest bırakılan misina ağların kullanımı sebebiyle ciddi anlamda tahribata uğramış durumdadır. Bu ağlar seçiciliği düşük olduğundan her türlü balık stoklarına zarar vermesinin yanı sıra yapıldığı madde nedeniyle her hangi bir ilişkene takılarak denizde kaldığında, atıldığında ve ya unutulduğunda doğada uzun süre bozulmamasından dolayı su ürünleri ve suya bağımlı yaban hayata ciddi zararlar vermektedir. Bu tip ağlar özellikle su altında kaldıkları zaman süresince hayalet ağ vazifesi görerek sucul hayata büyük zararlar vererek avlanmaya devam etmekte olduklarından acilen tekrar yasaklanmalıdır.
Ayrıca ülkemiz genelinde kurulmuş olan 43 Balıkçılık ve Su Ürünleri Şube Müdürlüğü başta olmak üzere, tüm İl Müdürlüklerine koruma ve kontrol faaliyetlerinde kullanılacak eksik araç, gereç ve donanımların tahsis edilmesi gerekmektedir. Ayrıca personel sayısı da artırılmalıdır. Ne yazık ki halen eğitimli su ürünleri kontrol personeli, teknesi, tekneyi kullanacak elemanı, tekneyi taşıyacak aracı, botu, dronu ve diğer ekipmanları olmayan birçok il ve ilçe müdürlüğümüz bulunmaktadır. Sahil güvenliğe uzak olan birçok ilçemizde ekipman yetersizliğinden dolayı ne yazık ki denizlerimiz talan edilmektedir.
El birliği ve bilimsel destekli ortak akıl ile sorunların ele alınarak biran önce giderilmesi sayesinde gerçek anlamda kurulacak sürdürülebilir bir düzen olmazsa olmaz şarttır.”
Zafer Gazetesi Muhabiri Taylan İnan Gülkanat’ın Federasyon Başkanımız M. Serkan İNANÇ ile yapmış olduğu röportaja aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.
https://zafergazetesi.org/…/balikcilikta-surdurulebilir…
Kaynak Zafergazetesi