Müsilaj Marmara yüzeyinde etkisini kaybetse de sorun denizin dibinde. Kirliliğin esir aldığı Marmara’ya Ergene deşarjı devam ettiği takdirde başta Karadeniz olmak üzere tüm denizler yok olma sürecine girecek.
Dilara ŞİMŞEK
Müsilaj Marmara yüzeyinde etkisini kaybetse de asıl sorun denizin dibinde. Kirliliğin deniz yaşamını yok etme noktasına getirdiği Marmara’ya Ergene deşarjı devam ettiği takdirde başta Karadeniz olmak üzere tüm denizler yok olma sürecine girecek.
Yaklaşık 8 ay önce Marmara Denizi’ni esir alan müsilaj kâbusu devam ediyor. Marmara’nın yüzeyi her ne kadar müsilaj arınsa da asıl sorun denizin dibinde. Dibe inen müsilajlar denizdeki yaşamı yok etme noktasına getirdi. Marmara İzleme Projesi’nin (MAREM) 200 istasyon ve 450 noktada sürdürdüğü deniz çalışmaları sonuçlandı.
6 Ocak-15 Ağustos arasında Marmara genelinde fiziksel-kimyasal-biyolojik çalışma gerçekleştirildi. 6 Ocak-1 Mart arasında Tekirdağ-Kumbağ ile Gelibolu arasında yer alan hatta gerçekleşen kitlesel balık ölümleri ile ilgili çalışmalar yürütüldü. 17 Mart-20 ağustos arasında Marmara’da oluşan müsilajın tespiti ve izleme çalışması yürütüldü. 28 Ağustos-10 Eylül arasında ise “Kütlesel Müsilaj Oluşumunun Durumu ve Marmara Denizi Ekosisteminde Bıraktığı Etkiler” isimli deniz çalışması yapıldı.
Çalışmadan elde edilen sonuçlar şöyle:
♦ Marmara’da deniz kirliliği ile çok ciddi sapmalara rastlanmış, oksijen, deniz rengi, pH (asitlik), besleyici tuzlar gibi değerlerde kirliliğe bağlı çok ciddi değişimler ölçüldü.
♦ Özellikle Ergene Deşarjının etki alanı olan orta Marmara Denizi kesitinde her iki su kütlesinde yaşama elverişli değerlerin çok ciddi şekilde sınırların altına düştüğü görüldü. Önceki senelerde gerçekleşen çalışmalar ile karşılaştırıldığında neredeyse oksijen bulunmayan bölgelerin oluştuğu yönünde ölçüm değerleri ile karşılaşıldı.
TÜR ÇEŞİTLİLİĞİ KALMADI
♦ Biyoçeşitlilik bakımından yapılan örneklemelerde, aynı istasyonlardan geçmiş senelerde yapılan örneklemelere oranla tür çeşitliliğinin dramatik şekilde düştüğü, birçok istasyonda tür çeşitliliğinden bile bahsetmenin olanaksız olduğu tespit edildi.
♦ Marmara Denizi genelinde müsilaj kütlesinin mevcut halde bulunduğu, form değiştirerek farklı derinliklerde etkilemeye devam ettiği gözlemlendi.
♦ Marmara Denizi ana su kütlelerinde ortalama amonyak değerlerinin çok yüksek olduğu, amonyağın, ortamda çok düşük ölçülen oksijen değerleri dolayısı ile nitrat ve nitrite dönüşemediği tespit edildi.
♦ Ergene deşarjı Marmara Denizi’ni ciddi oranda etkiledi. Deşarj devam ettirildiği takdirde Karadeniz’in yok olma sürecine girecek ve kuzeyinden başlamak üzere Ege Denizi’nin büyük bir risk altına sokulmuş olacak.
***
İnsanlara geçen enfeksiyon
Araştırmada balık midye ve ıstakoz gibi canlılarda görülen vibrio enfeksiyonlarının insanlara geçebildiği tespit edildi. Enfeksiyonun sürecinin izlenmesi için MAREM projesi kapmasında Tekirdağ’da laboratuvar kurulması kararı verildi.
Araştırmada enfeksiyonla ilgili yer alan sonuçlar şöyle:
♦ Alınan örneklerde bol miktarda vibrio cinsi üremeler saptanmış olup çalışmalar sürüyor.
♦ Türünü saptamış olduğumuz ‘vibrio alginolyticus’ insanlarda da 1973 yılında insan patojeni olarak tanımlanmış ve tesadüfî olarak göz, kulak ve yara enfeksiyonu kaynağı olduğu bildirilmiş.
♦ İstavritlerde yapılan örneklemelerin tümünde, sindirim sistemlerinde vibrio kökenli enfeksiyonlara rastlanıldı. Vibrio kökenli hastalıklar ağırlıkla sindirim sistemi yolu ile etkili olduğundan, deniz ortamında beslenme zinciri yolu ile hızla yayılabilecek nitelikte. Balık göç mevsiminde olduğumuz bu dönemde palamut, lüfer gibi göç balıkları Marmara Denizi’ni kat ederken enfekte olmuş istavrit gibi balıklar ile beslendiğinde hastalığı kapacaklar ve enfeksiyonu göç yolu boyunca bu mevsim Akdeniz’e, ilkbaharda da Karadeniz’e taşıyacaklar. Aynı şekilde Marmara kökenli enfekte olmuş balık popülasyonunun direkt olarak Ege Denizi ve Karadeniz’e geçmesi de hastalığın yayılmasını sağlayacak unsurlardan birisi.
kaynak birgün