OLTA BALIKÇILARI TEPKİLİ
OLTA BALIKÇILARI TEPKİLİ… SÜRDÜRÜLEBİLİR BALIKÇILIK BU ŞEKİLDE OLMAMALI
Öncelikli amacı sürdürülebilirlik olan biz doğa aşığı olta balıkçıları olarak bugüne kadar
gördüğümüz tüm uygunsuzlukları Bakanlığımıza bildirmeyi bir görev bildik. Bundan sonra da aynı
şekilde yolumuza devam edeceğiz. ASOF Federasyonu ve üyesi dernekler olarak yeni Tebliğler ile
ilgili çalışmalarımızı yaptık, gerekçeli önerilerimizi derledik ve en kısa sürede Bakanlığımıza
sunacağız.
Su ürünlerinin korunması, istihsali ve kontrolünün sağlanması amacıyla amatör ve ticari balıkçılıkta
uyulması gereken usul ve esasların belirlendiği tebliğlerin 1 Eylül 2024’te değişeceğini söyleyen
Amatör ve Sportif Olta Balıkçılığı Federasyonu (ASOF) Yönetim Kurulu Başkanı M. Serkan İNANÇ,
her tebliğ değişikliği öncesinde olduğu gibi yine bir kesimin spor ve dinlence için yapılan amatör ve
sportif olta balıkçılarını hedef aldığını ve rekreasyonel balıkçılık ile ilgili akla mantığa sığmayacak
açıklamalarda bulunduğunu dile getirdi.
Geçtiğimiz günlerde Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Orman Fakültesi Yaban Hayatı Ekolojisi
ve Yönetimi Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Mehmet Kocabaş’ın “Olta balıkçılığı dünya
genelinde para ödenerek yapılıyor. Neden bizde de olmasın? Neden bedava olsun?” şeklinde yaptığı
açıklamalar sonrasında hobi amaçlı yapılan olta balıkçılığına gönül vermiş vatandaşlardan büyük
tepkiler geldiğine dikkat çeken ASOF Başkanı M. Serkan İNANÇ;
Hocamız hangi mantıkla bu cümleleri sarf etmiştir anlamak mümkün değil.
Sürdürülebilir kıyı ve olta balıkçılığı için bilinçli avlanmanın yapılması gerektiğini belirterek olta
balıkçılığının ücrete tabi tutulmasını önermek hangi ruh halinin eseridir bir türlü çözemedik.
Öncelikle şunun bilinmesini isteriz ki bizce bu ülkede yaşayan vatandaşların yarısından çoğu
amatör ve sportif olta balıkçısıdır.
Amatör balıkçılar dinlencenin yani rekreasyonel faaliyetin yanı
sıra kendileri ve ailelerinin protein ihtiyaçlarını da karşılamak amacıyla limitlere uyan avlarını
evlerinde tüketerek değerlendirirken sportif balıkçılar ise en büyüğünün peşine düşerek elde ettiği
su ürününe zarar vermeden fotoğraflayıp öpüp koklayıp suyuna iade etmekteler. En nihayetinde
zamanı müsait olup su kıyısına gidebilen insanların çoğunluğu birkaç kez de olsa ellerine olta alıp
balık yakalamaya çalışmışlardır. Bu kimi zaman bir deniz kıyısında tatil yaparken, kimi zaman bir
gölde kamp ya da piknik yaparken. Kimimiz de bunu bir hayat tarzı olarak benimsemiş olup,
yaşamakta ve yaşatmaktadır.
Sürdürebilirliği sağlamak ve doğal yaşama saygı adına olta balıkçılığında bir eğitim olmalı ve hatta
ilkokul çağlarından başlayarak çocuklarımıza bu eğitim verilmeli. Denetimler sıklıkla yapılmalı ve
cezalarda caydırıcı olmalı. Olta Balıkçılığı bir belgeye bağlı yapılacaksa da ülkemizde faaliyet
gösteren gönüllü kuruluşlarında destekleri alınmalıdır. Bunların hepsine varız ve zaten
Bakanlığımıza da biz bunları yıllardır öneriyor hatta neden yapılmıyor diye de eleştiriyoruz.
Ama 80 milyonun ortak kullanım alanı olan denizlerimiz, göl, gölet, baraj ve akarsularımızda olta
balıkçılığı yapmak için bir ücret alınsın demek bizce saçmalıktan öte bir şey değildir.
Sormazlar mı insana o zaman ticari gelirler sağlayan bu kocaman troller, gırgırlar ve kıyı boyu
atılan uçsuz bucaksız ağlardan elde edilen su ürünleri için neden bir ücret ödenmiyor?
Lafa geldim mi ticari balıkçı vergi veriyor, amatör olta balıkçısı hiçbir şey vermiyor.
İnanın merak ediyoruz; 80 milyona ait olan bu kaynaklardan yakalanan balıkları satarak elde
edilen gelir nasıl bir vergilendirmeye tabi tutuluyor?
80 milyonun hakkı olan su kaynaklarımız için kiralama adı altında peşkeş çekilen içsularda ödenen
cüzi kira bedelleri haricinde denizlerimiz için kim nereye ne tür bir kira ya da ecrimisil bedeli
ödüyor da avcılık yapıp yakaladığı balığı satıyor?
Yalnız lütfen yanlış anlaşılmasın. Elde ettikleri ürünün satışından sonra ödenen vergi, çalıştırılan
personel için ödenen ücret ve diğer giderler gibi şeylerden bahsetmiyoruz. İstihsal sonucunda, yani
doğadan elde edilen su ürünlerinin elde edilmesi sonrasında ticari kanattan kim bir ücret ödüyor ki
amatör oltacı ödesin?
Belki farkında olmayanlar olabilir. Yeşil ruhsatlar babadan çocuğa geçiyor. Ya da sosyal medya
aracılığı ile satılıp ticari avcılık yapılmaya devam ediliyor. Bunlar bu devletin hazinesine ne
ödüyorlar inanın çok merak ediyoruz.
Ticari balıkçılık yöntemi ile avlanılan 50 kg ve daha az miktardaki su ürünleri için Nakil/Menşe
Belgesi aranmaz diye tebliğe kural koydurup yasadışılığın önünü açanların amatör ve sportif olta
balıkçılarının yakaladığı üç beş kiloya göz dikerek olta balıkçıları denizlerimizi bitiriyor demeleri bu
ülkedeki sürdürülebilir balıkçılığa vurulan en büyük darbe ve aç gözlülüktür.
Amatör ve sportif olta balıkçılığının da aynı ticari balıkçılıkta olduğu gibi tebliğle belirlenmiş
kuralları vardır. Nasıl yasak avcılık yapan kişilere ticari balıkçı denmiyorsa bu kişilere amatör ve
sportif olta balıkçısı da denilemez. Bu kişilere yasadışı avcı denilir. Fakat bunu da bir türlü
anlatamadık. Yasadışı yollardan avlanarak satılan bu su ürünleri ticarete konu edildiği, yani maddi
kazanç elde edildiği için amatörlükle uzaktan yakından alakası yoktur. Onun ismi olsa olsa
Yasadışı Ticari Balıkçılıktır. Bu kişilere de Korsan Ticari denir.
Orkinos, Deniz Patlıcanı, Yılan Balığı, Beyaz Kum Midyesi gibi türler haricinde ticari balıkçıya
uygulanan bir kota var mıdır?
Bunu tekrarlamaktan dilimizde tüy bitti. Bilim insanlarımızın da işaret ettiği üzere bütün ticari
balıkçılarımız tutabildiği maksimum balığı tutmaya çalışıyorlar. Bu da balık stoklarımıza ciddi
zarar veriyor. Aklı başında olan bütün uzmanların kota şart demesine rağmen maalesef ülkemizde
böyle bir uygulama yok. Önerilerde daha fazla olması dile getirilmişken tebliğde yer alan 24 metre
derinlik yasağını bile çiğniyorlar.
En basitini söylüyorum. 9 cm lik Hamsi’yi, 18 cm lik Lüfer’i getir tezgâhta istediğin gibi sat. Ya da
hiçbir kota uygulanmadan istediğin kadar sübyan balığı yakala ve un fabrikaları ile balık
çiftliklerine sat. Ticari Balıkçıların yakaladığı balıkların doğru düzgün kayıtlarının tutulmadığı bir
ülkede bulunuyoruz.
Böyle bir sürdürülebilirlik dünyanın neresinde var Allah aşkına?
Bunları görmezden gelenler suçu spor ve dinlence amacıyla yapılan olta balıkçılığı üzerine atıp
neredeyse ülkemizin yarısını suçlayan bir üslupla denizleri olta balıkçıları bitiriyor diyerek yaygara
kopartmaya çalışmaktadır. Önce sürdürülebilirlik diyerek şehir ve iş stresinden uzaklaşmak
maksadıyla eş ve çocuklarımızla beraber deniz ya da göl, gölet ve baraj kıyılarına giderek olta
balıkçılığı yapıyoruz. Çoğumuzun da elinde bir olta ve o oltanın ucunda bir iğne vardır. Stoklara ne
kadar zarar verebiliriz herkesi düşünmeye davet ediyoruz.
Ticari faaliyet izni, belgesi olmaksızın elde ettiği su ürününü satarak menfaat sağlayanlar kesinlikle
Amatör balıkçı değildir.
Bu kişiler korsan, yasadışı ticari bir faaliyet gerçekleştirmekte olup, Bakanlıkça yapılacak etkin ve
caydırıcı denetimlerle engellenmelidir.
Öncelikli amacı sürdürülebilirlik olan biz doğa aşığı olta balıkçıları olarak bugüne kadar
gördüğümüz tüm uygunsuzlukları Bakanlığımıza bildirmeyi bir görev bildik. Bundan sonra da aynı
şekilde yolumuza devam edeceğiz. ASOF Federasyonu ve üyesi dernekler olarak yeni Tebliğler ile
ilgili çalışmalarımızı yaptık, gerekçeli önerilerimizi derledik ve en kısa sürede Bakanlığımıza
sunacağız.
Amatör ve Sportif Olta Balıkçılığı Federasyonu (ASOF)
Yönetim Kurulu Başkanı