‘Çok yadırgandım, arkamdan konuştular, aldırış etmedim… Herkes kabullendi sonunda’

‘Çok yadırgandım, arkamdan konuştular,  aldırış etmedim... Herkes kabullendi sonunda’

Türkiye’de binlerce kadın balıkçılıkla ailesinin geçimini sağlıyor. Ama birçoğunun sosyal güvencesi bile yok. Yadırgansalar da denizde özgürler ve bundan keyif alıyorlar. Hülya Ataç diyor ki: “Deniz herkese ait. Orada özgürüm. Denizde huzur var.”

En az 3 bin kadın Türkiye’nin denizlerinde, göllerinde ağ bırakıyor, olta atıyor. Tüm balıkçılık sektöründeyse 100 binden fazla kadın evinin geçimini sağlıyor. Ancak maalesef tarımda olduğu gibi balıkçılıkta da kadınlar genellikle sosyal güvenceden yoksun! ‘Görünmeyen çalışanlar’ olarak varlıklarını sürdürüyorlar. Geçen yıl kurulan Kadın Balıkçılar Derneği onların sorunlarını çözmek ve balıkçılıkta cinsiyet eşitliği adına çalışıyor. Derneğin yönetim kurulundan, Ege Üniversitesi Öğretim Üyesi Huriye Göncüoğlu Bodur iklim değişikliği gibi balıkçılıkla ilgili sorunlardan en çok kadınların etkilendiğini vurguluyor. “Kadınlar, denizdeki emekleri fark edilemediği için örgütlenemiyor, karar mekanizmalarında yer alamıyor ve bilgiye ulaşmada zorluk yaşıyor. Oysa denizlerin sağlığı, verimi ve sürdürülebilirliği aile balıkçılığının güçlenmesine, yani kadına bağlı.”

Su ürünleri kooperatiflerine kayıtlı 28 bin 493 balıkçıdan 414’ü kadın. 61’i tek başına çalışıyor.

‘ÖLÜRSEM MEZARIM DENİZ OLSUN’ DEDİM
Havva Hacıfazlıoğlu Latifoğlu

Rize, Fındıklı’da doğdum. 55 yaşındayım. Balıkçı olma fikri, 23 yaşında ilk oğluma hamileyken aşermemle başladı. Eşim balıkaldı, komşuyuz diye para almamışlar. Sonra laf olmuş bu. Çok rencide oldum ve balık yakalamaya karar verdim. Küçük şambrelle kıyıdan başladım. Baktım kazancı iyi, işi büyütüp sekiz metrelik tekneye kadar ulaştım. Çok hırslıyım. Kazandığım parayla üç çocuğumu üniversiteye gönderdim. Biri de halen lisede…

Balıkçılık yaparken bir yandan da inek, tavuk besledim. Eskisi kadar yoğun olmasa da halen aynı şekilde çalışıyorum. Çok ağ ördüm, gözlerim iyi değil. Yüzmeyi bilmiyorum ama “Allah’ın verdiği canı Allah alır” diye düşünüp korkmadım. Fırtınaya yakalandım, denizde kaldım, herkesin ‘Ölecek’ diye limana toplandığı günler de yaşadım. “Ölürsem mezarım deniz olsun” dedim. Çünkü denizi çok seviyorum. Benim için özgürlük demek. Denizdeyken doğum sancım başladı. Balıkları aldım, Çayeli’ne, hastaneye koştum. Çok yadırgandım. Herkes konuşuyordu hakkımda. Erkekler limanda “Rahat değiliz, kadının ne işi var” diyordu. Aldırış etmedim. Onlardan biri olduğumu kabullendi herkes sonunda.

Güç, koldan çok kalpte

Tabii ki çok zor bir kadının balıkçılık yapması… İlk zamanlar ekonomik sıkıntılar nedeniyle mazotum kısıtlıydı. Bu yüzden makarayla değil kolla çekiyordum ağları mazot harcamamak için. Erkeklerinki gibi pazılarım oldu. Boyum 1.52 m, ufak tefek insanım ama erkeklerden hiçbir zaman geri kalmadım. Güç, insanın kolundan çok kalbinde. Yüreği büyükse ve kendine inancı varsa her kadın yapar. Yeri gelirse dünyayı sırtımda taşırım. 

DENİZE ÇOCUKLARIMLA AÇILIR, BELLERİNDEN İPLE BAĞLARDIM
Hülya Ataç

‘Çok yadırgandım, arkamdan konuştular,  aldırış etmedim... Herkes kabullendi sonunda’

Balıkesir, Altınoluk’ta balıkçılık yapıyorum. 57 yaşındayım. Bir oğlum, iki de kızım var. Babam da balıkçıydı, dedem de… Onlarla balığa gidiyordum, evlendikten sonra eşimle de gittim. 2012’de baypas olduktan sonra işleri devraldım, dümende ben varım. Hem çocuklarımı büyüttüm hem de denize açıldım. Onları da denize götürürdüm, düşmesinler diye de bellerinden iple bağlardım kimi zaman. Eşim de hep destek oldu, yanımdaydı. O da çok iyi denizcidir.

Denizin beni çok zorladığı oldu, çok fırtınaya yakalandım ama korkmadım, bırakmayı düşünmedim. Evet, güç gerektiren bir iş. Ama kadınların üstesinden gelemeyeceği bir şey değil. Üstelik kadınlar çok daha dikkatli, titiz ve erkeklerin önemsemediği birçok detayı görüyorlar. Oltada bayağı bir ustayım. Çevredeki balıkçılardan da takdir görüyorum. Deniz herkese ait bir dünya. Orada özgürüm, bu çok güzel bir duygu. Denizde huzur var.

ERKEKLER GİBİ KOLAY VAZGEÇMEZ, HEMEN PES ETMEYİZ
Hülya Atalan

‘Çok yadırgandım, arkamdan konuştular,  aldırış etmedim... Herkes kabullendi sonunda’

Balıkçılık aile geleneğimiz. 33 yaşındayım ve 15 yıldır Adana, Yumurtalık’ta balıkçılık yapıyorum. Üçü okuyan dört çocuğum var. Önceleri eşime yardım ediyordum sadece. Sonra “Aktif olarak ben neden yapamayayım ki” diyerek çıktım tekneye. Şimdi Yumurtalık bölgesinin sorumlusuyum. Yüzmeyi az biliyorum ama boğulmaktan hiç korkmadım. Aşırı fırtınalı havalarda açık denizde tedirgin olsam da vazgeçmiyorum denize açılmaktan.

Bir erkeğin yapabildiği neredeyse tüm işleri yapıyorum, üstelik iyi de yapıyorum. Hem de bir ayağım çocuklarımın okuduğu Adana’da. Bir yandan onları büyütmek, ev işlerini yürütmekle uğraşırken bir yandan da denize açılıyorum. İşim bayağı zor. Üstesinden gelecek kadar güçlüyüm, azimliyim ve kararlıyım. Kadınlar, erkekler gibi kolay vazgeçmez, bıkmaz, hemen pes etmez. Çocuğuna da evine de bakar. Balıkçılık sabır ve incelik isteyen bir iş ve kadında da bu özellikler daha gelişmiş. Bakmayın, balıkçılık yapan erkeklerin arkasında da kadınlar var. Kadın yeter ki istesin, erkekten daha fazlasını bile yapar. Hele de denizde… Çünkü ikisi de üretken. Denizle kadının ortak yanı çok… 

KADIN BALIKÇILAR DERNEĞİ’NDEN ÇAĞRI

Kadın Balıkçılar Derneği, Birleşmiş Milletler GEF Küçük Destek Programı (SGP) desteğiyle geçen şubatta ‘Mavi Gezegen Mavi İşler Projesi’ni başlatmıştı. Dernek, proje kapsamında ev yapımı balık konservesi reçetelerini derliyor ve bu sayede geleneksel balık ürünü işleme ve koruma yöntemlerini yaygınlaştırmayı amaçlıyor. Evde konserve balık yapmanın yollarını, dikkat edilmesi gerekenleri anlatmak amacıyla da çevrimiçi eğitimler düzenleyerek 235 aileye ulaştılar. Detaylı bilgi: kadinbalikcilardernegi.org Kaynak Hürriyet Pazar Yücel Sönmez

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous post Olta ile yakaladığı balığın içinden bakın ne çıktı! Görenler gözlerine inanamadı
Next post Dünyanın en güçlü varlıkları, Kadınlar Gününüz kutlu olsun