Sürdürülebilir balıkçılık faaliyetlerinin önü açılmalı

DİDEM ERYAR ÜNLÜDİDEM ERYAR ÜNLÜYAKIN

Tarım ve Orman Bakanlığı, Karadeniz’de avlanan hamsi balıklarında, yasal avlanabilir boy uzunluğunun altındakilerin oranının artması nedeniyle hamsi avına ikinci kez 10 gün süreyle yasak getirdi. Avı yasaklanan hamsinin neden küçük kaldığı tartışılırken, uzmanlar hamsi popülasyonunun geleceği açısından sürenin uzatılmasını istedi.

WWF Türkiye de, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yasak kararını destekliyor. WWF Türkiye’nin önemle dikkat çektiği bir konu da, balık stoklarındaki azalmanın yunus değil, insan kökenli olduğu. WWF Türkiye’nin bu açıklamayı yapmasının nedeni ise, bir akademisyenin, “yunus popülasyonunun avlanma yasağı nedeniyle giderek arttığını, yetişkin bir yunusun günde 70 kilo hamsi yediği ve yunusların kontrollü avlanmaları gerektiği” yönündeki ifadeleri oldu. WWF Türkiye’den yapılan açıklamalar şöyle:

Balık stoklarının azalmasının nedeni, yunus değil insan kökenli

“Balık stoklarının azalmasının nedeni, yunus değil insan kökenli. Sürdürülebilir olmayan balıkçılık faaliyetleri, balığın üremesi ve çoğalmasına fırsat tanımıyor. Kıyılardaki plansız yapılaşma ile doğal ortamların değişimi, iklim değişikliği nedeni ile deniz suyu sıcaklığındaki artış, istilacı türler ve kirlilik gibi etkenlerin de balık popülasyonlarındaki azalmanın nedenleri arasında olduğu biliniyor. Bugün bilimsel veriye dayanmadan vereceğimiz kararlar bizleri ileride, en başta balıkçılığı olumsuz etkileyecek ve geri dönülemeyecek yanlışlara sürükleyecek.”

Yunusların avlanması söz konusu olamaz

“Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizin sadece ekolojik değil, ekonomik sürdürülebilirliğinin de sağlanması için yunusların avlanması söz konusu değil. Denizlerimizde yunusların bulunması balıkların bulunduğunun göstergesi ve birinin olmaması diğerinin de olmaması anlamına geliyor. Bu nedenle, yunusların katledilmesi yerine, balık stoklarının kendini yenileyebilmesi için sürdürülebilir balıkçılık faaliyetlerinin önünün açılması gerekiyor. Bilimsel açıdan balık değil, “deniz memelisi” olarak kabul edilen yunusların birçok türü küresel ölçekte tehlike altında ve son elli yıl içerisinde sayılarındaki azalış, türün devamlılığı için endişe verici. Akdeniz genelinde olduğu gibi Türkiye denizlerinde de, yaşam alanlarının tahribi, yasa dışı balıkçılık faaliyetleri nedeni ile besin azlığı ve kazara ağa takılma, deniz trafiği, gürültü, deniz kirliliği, iklim değişikliği ve kasti öldürme gibi nedenler sayılarındaki bu hızlı azalışın ana nedenlerini oluşturuyor.”

Gırgır ağlarıyla avlanma derinliği 50 metreye çıkarılmalı

“Balıkçılığın sürdürülebilir geleceği, doğal kaynaklarımızın gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için gırgır ağlarıyla avlanma derinliğinin Avrupa Birliği standardı olan 50 metreye çıkarılmasını; balıkçılığa konu olan yasal düzenlemelerin, tüm paydaşların katılımıyla sağlanacak ortak yönetim modeliyle gerçekleştirilmesini; mevcut yasal düzenlemelerin ilgili paydaşların kararlılık ve desteğiyle, ihlallere sıfır tolerans yaklaşımı ile uygulanmasını talep diyoruz.”

“Bugünün Balığını Yarına da Bırakalım”

Metro Türkiye Satın Almadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Alkaç, “Metro Türkiye olarak raflarımızdaki tüm deniz ürünlerini av ve boy yasaklarına göre tüketicilere sunuyoruz. Çünkü balığı yalnızca ticari bir ürün olarak değil, gelecek nesillere bırakılması gereken bir değer olarak görüyoruz” diyor. Metro farklı projelerle sürdürülebilir balıkçılığı destekliyor ve teşvik ediyor: Alkaç bu projeleri şöyle anlatıyor:

“Kızına Bak Anasını Al”, “Palamutlar Nerede?”

“’Kızına Bak Anasını Al’, ‘Palamutlar Nerede?’ ve ‘Bugünün Balığını Yarına da Bırakalım’ projelerini hayata geçirdik. 2011 yılında başlattığımız Türkiye’nin ilk sürdürülebilir balıkçılık projesi olan ‘Kızına Bak Anasını Al’ projesiyle lüfer balıklarının neslini korumak için üreme boylarını dikkate alarak çinekop ve sarıkanat da dâhil olmak üzere 24 cm altındaki lüfer balıklarını satmama kararı aldık. Böylece sektöre ve bu alanda yasal düzenlemelerin yapılmasına öncülük ettik. Yasal limit 18 cm olmasına rağmen, 24 cm altındaki lüferleri reyonlarımıza getirmemeye devam ediyoruz. Yine bu bağlamda Türk Deniz Araştırmaları Vakfı ile birlikte ‘Palamutlar Nerede?’ dedik ve 2012 – 2015 yılları arasında 4 bin 500 palamudu markalayarak denize bıraktık. Bu şekilde topladığımız verilerle Akdeniz ve Karadeniz ülkeleri arasında göç eden, stokları bilinmeyen palamudun korunması için uluslararası bir koruma anlayışı geliştirilmesine bir temel oluşturmuş olduk.”

Ağdan çatala izlenebilirlik

“‘Bugünün Balığını Yarına da Bırakalım’ projemiz de lüfer, palamut, hamsi ve istavrit başta olmak üzere balıkların ağdan çatala uzanan tüm tedarik sürecini kayıt altına alan ve izlenebilirliğini hedefleyen Türkiye’deki ilk proje. Sağlıklı, güvenilir ve sürdürülebilir deniz balığını tüketicilere temin edebilmek adına düzenli olarak deniz balıklarının avlandığı sulardan ve avlanan balıklardan numuneler alarak ağır metal ve mikrobiyolojik analizler yapıyoruz. Kooperatifler ve balıkçılarla iş birliği yaparak limanlarda ve karaya çıkış noktalarında kasalara konulan balığın hangi sularda, hangi tekneyle ve ne zaman avlandığını belirten izlenebilirlik bilgilerinin kayıt altına alınmasını hedefliyoruz. Şeffaflığı temel alarak bu bilgileri satış aşamasında QR barkodlar aracılığıyla müşterilerimizle paylaşıyoruz.”

kaynak dünya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Previous post Doğa harikası lagün mikrop saçıyor
Next post Beyaz yakalı kadınlar olta balıkçısı oldu